Profesör Doğukan & Tuana - Seri Hikaye -
BÖLÜM -1-
BDSMİZM;
Eğer kendini öldüremiyorsan, rahat bırak duygularını…
xXx Tuana xXx
" Kahretsin, her şey üst üste gelmek zorunda mı?"
Genç kız, sabahın erken saatinde kalkmış olmasına rağmen sakarlıktan mı yoksa duygularındaki karmaşadan mı kaynaklandığını bilemediği bir tür aksilikler zincirinin ortasındaydı adeta. Önce küçük yeğeni için hazırladığı omleti yaktı, ardından abisinin pantolonunu ütülerken mahvetti. Üstelik okula gitmesi için sadece bir saati vardı. Ve o gün içerisinde olacağı tez sunum sınavına da tamamen odaklanamamıştı. İşin kötü yanı, duygularındaki o karmaşalıkların tek sebebi, fakültedeki öğrencileri süründürmekte üstüne olmayan profesörüydü. Ve sunum sırasında O’nun da odada olması çok büyük bir şanssızlıktı Tuana için. Ancak kız bunu şanssızlık olarak algılamak yerine, son derece güzel ve heyecan verici buluyordu. Onun keskin prusya mavisi gözlerine bir saniye olsun bakmak bile kekelemesine yol açmaktaydı. Başkaları buna tutku, aşk, sevgi diyebilirdi. Fakat kız bunun bambaşka bir duygudan kaynaklandığını düşünüyordu. Aşk, tutku, sevgiden çok daha ruhsal bir şey.
Düşüncelerindeki karmaşayı çözemeyeceğinin farkına vardığında, düşünmekten vazgeçti ve önce yeniden omleti yaptı. Ardından da abisine yeni bir pantolon ütüledi. Evdeki işlerini bitirdiğinde de, hem güzelliğini hem de profesyonelliğini belli edecek şekilde, siyah renkli mini bir elbise, siyah file çoraplar, siyah topuklu ayakkabılar, hafif bir makyaj ve serbest bıraktığı saçlarıyla tez dosyasını alarak odadan çıktı. Hacettepe üniversitesinin son günleriydi. Ve belki de bu nedenle, bu kadar şık ve göz alıcı bir kıyafet giyebilmişti Tuana.
Okula vardığında gözü saatine ilişti ve tez sunumuna yaklaşık olarak on dakikası kaldığını fark etti. Alelacele sunum yapacağı salona gitti ve sadece tutkunu olduğu profesörün içeride olduğunu gördü. Adamın prusya mavisi bakışlarındaki aşağılayıcılıkla karışık alaycılığı gördüğünde tüylerinin ürperdiğini hissetti.
“ Hazırlandın mı yeterince Tuana? İşinin kolay olmayacağını bilmelisin. Tez konun, benim öğrencilik döneminde hazırladığım konunun çok benzeri. Zorlanacaksın. “
Dedi Profesör Doğukan. Her kelimede daha fazla yerin dibine girdiğini hissetti Tuana. Zaten profesörün sunumda olması bu kadar zorlayıcıydı. Şimdi bir de sunum esnasında kök söktürecekti ona. Elinden geldiğince belli etmeden gülümsemeye çalıştı. Ve ses tonunun sakin çıkmasına çalışarak konuşmaya başladı.
“Elimden geldiğince hazırlandım efendim. İşimin zor olacağının farkındayım. Ancak, bunun da altından kalkacağımı umuyorum. “
Ses tonunun sonlara doğru azalmasıyla, Doğukan dudaklarındaki alaycı kıvrımları arttırarak gülümsedi. Ve sessizlik içerisinde diğer profesörleri beklediler. Bir süre sonra salondaki eksik profesörler de tamamlandığında, Tuana dikkatini toparladı ve sunumuna başladı. İki saatlik bir sunumun ardından, sıra sorulara geldiğinde Tuana kendisi için en zor olan bölümün başladığını hissediyordu. Birinci soruyu rahatlıkla cevapladı. Ardından bir diğerini ve bir diğerini de… Sıra Profesör Doğukan'a geldiğinde derin bir nefes aldı Tuana ve soruyu beklemeye başladı. Profesör ise bir süre sessizlik içinde kızı izlemenin ardından alaycı bir gülümsemeyle konuşmaya başladı.
“ Örgütsel ve bireysel özellikler açısından iş doyumu ile tükenmişlik düzeyi arasındaki ilişkiyi bana tek bir cümleyle kendi kelimelerinle söylemeni istiyorum. Tamam, güzel hazırlandığın kesin. Ancak, benim istediğim senin yorumun Tuana. “
Kız profesörün sorusuna cevap vermek için kelimelerini toparlamaya çalışırken, salonda tek duyulan kalemlerin not almaya çalışma sesiydi. Bütün dönem hazırlandığı ödev, tek bir soruyla yok edilemezdi; ancak hazırlıksız yakalanmıştı ve bu soruya verebilecek tek bir cümlesi bile yoktu. Ve bu yüzden başını öne eğerek bekledi. Aradaki sessizlik uzadıkça işkence çekmeye başlamıştı Tuana. Birinin ses vermesini istiyordu. Konuşmasını bir şeyler söylemesini ve bu isteğini yerine getiren yine Doğukan oldu.
“ Beş yüz sayfalık bir tez hazırlıyorsun; ancak hiçbir şey bilmiyorsun öyle mi? Bunun senin hazırladığından şüpheliyim. Dersimden -ki bildiğin gibi tezin benim dersimle ilgili - kaldın. İşin bittiğinde odama geleceksin Tuana. “
Hışımla odadan çıktığında kız için her şeyin sonu gelmiş gibiydi. Ancak içindeki ses her şeyin şimdi başladığını haykırıyordu nedensizce. Bütün akademisyenlerin de olumsuz notuyla okulunun en azından teziyle ilgili bölümü uzamıştı. Sıkkın bir şekilde herkesten sonra dosyayı toparladı ve herkesin girmekten korktuğu, adeta üniversite efsanesi haline gelen odaya gitmek üzere binaları birbirine bağlayan koridora girdi.
xXx Doğukan xXx
Profesör Doğukan, odasında oturmuş öğrenci dosyalarına odaklanmıştı. Dosyaları incelerken bile gözlerinin önünde, öğrencisi Tuana ve onun küçük bir köpeğe dönüşmüş hali vardı. Evet, bunu üç yıldır istediğinin farkındaydı ve artık onu köpeği olarak görecekti. Tabi, Tuana da dersinden geçmek istiyorsa…
Bir süre sonra kapının çalınmasıyla, daldığı hayallerden koparak gerçeğe döndü ve kalın ama davetkâr bir sesle “gelin” dedi. Kapı hafifçe açıldı ve Tuana siyah mini elbisesi bile salınarak içeriye girdi. İkisi de sessizdi. Ancak sessizliği bozan kız oldu. Sesi korku dolu çıkıyordu ve Doğukan bundan aşırı derecede zevk alıyordu.
“ Şey beni çağırmıştınız hocam. Tezimde başarılı olamadığımı biliyorum; ancak bir şans daha veremez misiniz? “
Doğukan alaycı bakışlarla ve sinsi bir gülümsemeyle konuşmaya başladı. Kalın dudaklarından çıkan kelimelerde kızın bakışları donuklaşmaya ve korkudan titremeye başlamış dudaklarını izlemek zevk vericiydi adama.
“ Demek bir şans daha istiyorsun. Peki, bu şansı hak ettiğine emin misin? Ya da şöyle sorayım. Bu şansı hak etmek için aklının almayacağı şeyleri yapabilecek misin? “
Kızın aklından geçenleri az çok tahmin edebiliyordu adam ve bu yüzden de onun mimiklerindeki değişikliklerden her zamankinden daha fazla haz alıyordu. Hiçbir kölesinden almadığı hazzı alıyordu adam Tuana’dan ve bu kadarla yetinmeyecek daha fazlasına da sahip olacaktı. Kıza sahip olacaktı. Odadaki sessizlik uzarken, kızın korkuyla karışık kendisine baktığını gördüğünde alaycı bir gülümsemeyle kapıyı gösterdi.
“ Anlaşılan, şans elde etmek istemiyorsun? O zaman seneye derslerde görüşürüz. Şimdi çıkabilirsin. İşlerim var yapmam gereken. “
Kız tam o anda konuşmaya başladığında gözlerinde zafer kıvılcımlarını görülebilirdi adamın.
“ Şey, hocam. Özür dilerim ben şaşkındım. Hayır, bu şansı istiyorum lütfen. Her ne isterseniz yapabilirim. Lütfen hocam. “
Zafer içinde olan Doğukan, alaycı gülümsemeyle baktı kızın yüzüne. Önce kızı biraz süründürmeyi planlamıştı ani bir şekilde. Ve sert bir sesle konuşmaya başladı. Kelimeleri öylesine bir keskinlikle söylemişti ki, kız resmen çivilenmişti olduğu yere. Ne hissettiği umrumda bile değildi Doğukan'ın. Tek istediği kızı süründürmekti.
“ Güzel, şimdi odamdan çık ve seni aramamı bekle. Asıl önemlisi, kendini her şeye hazırla. Sana benden bir tüyo. Hakkımdaki üniversite efsanelerine sen de karışacaksın. “
Kızın şaşkın bakışlarla odada çivilenmiş şekilde kaldığını görünce ayağa kalktı ve kızın yanına giderek onu kolundan tutarak odadan dışarı çıkartarak kapıyı suratına kapattı.
Katniss
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
BÖLÜM -2-
xXx Tuana xXx
Kısa bir süre sonra kendine geldi genç kız ve korkuyla karışık bir halde elinde dosyalarıyla beraber ve okulu uzatmış olmanın verdiği hayal kırıklığıyla arkadaşlarının yanına gitti. Arkadaşlarının tesellilerinin hiçbir anlamı olduğunu hissettiğindeyse alelacele eve yöneldi. Kötü başlayan günün kötü olarak sonuçlanıyor olması biraz sinir bozucu olsa da kendisine ait bir gün olduğundan sakinleşmeye çalıştı.
O günün üzerinden geçen onlarca gün sadece gergin ve korku doluydu. Devamlı olarak profesör Doğukan’ı ve onun efsaneleşmesini düşünüyordu. Okulda efsaneler vardı evet ama hiç kimse o efsanelerin içeriklerinin ne olduğunu bilmiyordu. Böyle bir durumda da oluşan efsanenin ne önemi olabilirdi ki… Kız bu düşünceyle biraz rahatlıyor ardından yine korku dolu anlar yaşatacak düşünceler üşüşüyordu beynine… Bazı düşünceler birbirinden korkunçtu; bazıları ise gerçekten çok komik… Aklına gelmedik hangi düşüncenin kaldığını hesaplamaya çalışırken de sesli bir şekilde düşünmeye başlamıştı o gün. Kitaplarda okuduğu o hayal dünyasının gerçekleşmiş olma ihtimaliyle birlikte, vampirler, kurt adamlar, hayaletler yada çok daha beteri olan satanist ayinleri ve tarikatlara kurban edilmeler… İkinci olasılıklar daha gerçekçi geldiği gibi çok daha ürkütücü hissettiriyordu kendisini.
Düşüncelerinin arasındayken çalan telefon sesiyle irkildi kız. Hızla aldığı telefonu açmadan önce arayan numaraya bakmak hiç aklına gelmedi. Zaten baktığında bile arayan numarayı tanımayacağı çok açıktı.
“ Efendim. “
“ Tuana, yarın saat tam altıda Hacettepe köprüsünde olacaksın. Bir dakika bile gecikeyim deme. Giyeceklerini mesajla bildireceğim bekle. “
Tauna korkuyla karışık bir heyecanla beklemekteydi artık gelecek mesajı. Bir yandan da bir sonraki gün neler olacağını hesaplamaya çalışıyordu. Zor bir gün mü olacaktı yoksa hayatındaki en güzel günü m yaşayacaktı henüz emin olamasa da kalbindeki ve doğrusu karnındaki kelebeklerin hareketlenmesinden iyi bir gün olacağını düşünmekteydi. Saatler ilerledikçe heyecanı da artmaktaydı ve en iyisinin hazırlanmaya şimdiden başlaması olacağına karar verdi. Madem çetin ceviz denen biriyle karşılaşmıştı; ona uygun hareket etmesi en doğrusu olacaktı.
Ailesiyle güzel bir akşam yemeğinden hemen sonra, yaklaşık bir saat kadar süren bir duş aldı. Duştan sonra iyi görünebilmek için gerekli olabileceğinden emin olduğu ışıltılı kremini sürdü ve beklemeye başladı. Ailesinin birlikte zaman geçirme isteklerini geri çevirerek telefonu eline alarak beklemeye başladı. Bir yandan da düşüncelerinde korkuyu hissediyordu. “ Söyleyeceği kıyafetlere sahip değilsem ne yapacağım ben “ diye mırıldanırken telefonun sesiyle irkildi. Hızla gelen mesajı açtı ve okumaya başladı. Her kelimede bu gün hazırlanmaya başlamakta haklı olduğunu anlıyordu. “ Siyah deri mini elbise, siyah jartiyer, file çoraplar, siyah bir makyaj ve kırmızı ruj, saçların ise serbest olacak. Ah bu arada planlarda bir değişiklik oldu. 2 saat sonra kapının önüne gelecek olan taksiye bineceksin. Taksi seni bana getirecek. Görüşürüz küçüğüm. “
xXx Doğukan xXx
Mesajı yolladıktan hemen sonra gelecek olan itiraz mesajını beklemeye başladı Doğukan. Gelecek olan itiraz ve özür mesajı ceza olarak geri dönecekti çünkü. Acımasızca bir ceza olarak geri dönecek ve kızın ateşler içerisinde yanmasına neden olacaktı. Ancak ilk kez umduğunu bulamadı. Gelen mesaj ceza için başka bir bahane bulmasını gerektirecek cinstendi. “ Peki, nasıl isterseniz. 2 saat sonra kapıda olacağım istediğiniz şekilde. “ Ayrıca bir hitap yoktu mesajda ama Doğukan da buna kızmayacağına karar vererek evdeki hazırlıklarını yapmaya devam etti. Bulunduğu ev arkadaşıyla birlikte kullandıkları dağ eviydi. İki katlıydı ve üst katı tamamen bdsm için özel olarak döşetilmişti. Bir odada büyük bir yatak, diğer bir odada falaka için, iğneli oyunlar için, elektrikli oyunlar için, ateşli oyunlar için özel düzenekler, bir diğer odada kamçı yada kırbaçlar için düzenekler ve elbette bağlama sanatı…
Alt kattaki bölümler ise kendisi için düzenlenmişti. Yatak odası, banyo, mutfak, oturma odası ve elbetteki çalışma odası… Üst kattaki her şey yerli yerinde olduğunda, alt kattaki oturma odasına giderek zamanın gelmesini beklemeye başladı. Aklında sadece sadistçe fikirler dolaşmaktaydı. Ateşler, iğneler, fırçalar, falaka ve diğerleri…
Kızın korkuyla karışık hazırlandığını hissedebiliyordu ve bu gecenin kendisi için bir zafer gecesi olduğunun bilincindeydi. Her şeyin tadını ala ala ilerleyecekti. Yavaş yavaş… Acıyı en yavaşından; fakat en güçlüsünden yaşatmaya kararlıydı. Kız için zorlu olacak olan gece kendisi için adeta bir zevkler gecesi olacaktı. En sonunda istediğine kavuşacak olmanın verdiği bir zevk…
xXx Tuana xXx
Tuana, hayatının en zorlu iki saatini yaşamaktaydı. Duşunu almış olmak ona zaman kazandırmış olsa da heyecandan doğru düzgün hareket edemiyordu. Önce file çoraplarını giydi kaçmasına engel olmaya çalışarak, ardından da siyah renkteki jartiyerlerini ve mini deri elbisesini… Ardından saçlarına düz fön çekti. Ve siyah makyajını yaparak kırmızı renkteki ruju sürdü. En sonda ise en sevdiği orkide kokan parfümünü sıktı ve son bir kez aynaya baktı. Taksinin gelmesine on dakikadan az bir zaman kaldığını gördüğünde de ailesine durumu olabildiğince düzgün bir şekilde anlattı. O sırada taksinin kornasını duydu ve alelacele evden çıkarak taksiye bindi. Taksiye binmesinin ardından kapılar kilitlendi ve camlar otomatik olarak kapandı. Kız inmek için kapıyı zorladığı sırada taksi şoförünün telefonu çaldı.
“ Kız alındı. Kırk dakika içinde yanınızda olacak. “ Kız korkuyla irkilse de sesini çıkaramadı. Zaten kime ne diyebileceğinden de emin değildi. Sessizce dışarıyı izlemeye başladı. Sonsuzluk kadar uzun geçen zamanın sonunda araba bir dağ evinin önünde durdu ve kapıların kilitleri açıldı. Şoför arabadan çıkarak kızın kapısına geldi ve kapıyı açtı. Kaçmasından korkarcasına kızın yanı başında evin kapısına kadar geldi ve kapıyı çaldı. Kapının açılmasının ve bir hizmetçinin kızı içeriye almasının ardından adam da arabasına doğru koştu ve hızla uzaklaştı.
Kız endişeyle birlikte yavaş adımlarla hizmetçinin peşi sıra salona girdi. Profesör Doğukanın önünde durduklarında adamın bir el işaretiyle saygıyla eğilerek çekildi hizmetçi kız. Şimdi baş başa kalmışlardı ve ne yapması gerektiğini bilmediği için gergince beklemekteydi Tuana.
“ Hoş geldin Küçüğüm. En sonunda burada önümdesin. “
Doğukanın karşısındaki kişiye oldukça saygı uyandıran karizmatik sesini duyduğunda bakışlarını çekinerek kaldırdı kız; “ hoş buldum demem gerekiyor sanırım ama ben korkuyorum. “ demeyi başardı. Doğukan’ın mest eden gülüşünün ardından kalın ve bir otoriter bir sesle “ Korkacak şeylerin başına gelmesini istemiyorsan emirlere anında uysan iyi edersin. Şimdi diz çök. “
Demesiyle korkuyla yutkundu kız ve başına gelecekleri bekleyerek anında dizlerinin üstüne çöktü.
Katniss
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
BÖLÜM -3-
xXx Tuana xXx
Beklemek… İlk defa beklemenin korkuyla karışık bir hale büründüğünü hissettim. Tutkun olmanın da bazen korkulması gereken şeylere gebe olduğunu öğrenmiştim son bir ayda. Bazen, birine yaklaşmak için girişilen yol işleri çıkmaz sokağa dönüşebilmekteydi. Ve işte bu yüzden hayat sürprizlerle doluydu.
Şimdi önünde diz çöktüğüm adam benim içimdeki o sonsuz huzuru uyandırmaktaydı. Ve bu huzur korkuyu bütün hücrelerimde yaşatıyor. Ama yine de hiçbir pişmanlık hissetmiyorum bulduğum yer ve konum konusunda.Belki de hissettiğim tek pişmanlık bunun bu kadar gecikmiş olmasında.
“ Şu anda hissettiklerimi hissedeceğimi bilsem, bu anın çok daha önce gelmesini sağlamak için çaba harcardım. “ diye geçirdiğim sırada arkamda oluşan hareketlilik biraz endişelendirdi açıkçası. Başım öne eğik olduğundan dolayı belki de görebildiğim tek şey bana doğru yürüyen bacaklarıydı. Ardından başımda elini hissettim. Yüreğimin ısındığını ve bütün korkularımın yok olduğunu fark ettim.
Başımda hissettiğim el çenemden tutarak gözlerine bakmam için başımı kaldırdığından hafifçe kızardığımı yanaklarımın ısındığından anlamıştım.
“ Kalk bakalım. “
Anında fırlamıştım yerden. Yine başımı önüme eğmiş bir sonraki anın gelmesini ve bana ne getirecekse getirmesini beklemeye başladım. Yüreğimin ve ruhumun derinliklerini hissettiklerimi kelimelere dökebilmem güçtü ve sessizlik uzadıkça “ susmayın ne olur. Sesinizi duymaya ihtiyacım var “ diye çığlık atasım geliyordu. İçimdeki çığlıkları susturmayı başardığım an Onun uzaklaşan ayak seslerini işittim. Salonun ortasında kalakalmıştım. Bir an için kafamı kaldırıp baksam, görecek ve kızacak diye ürküyordum. Onun sesini duyana kadar beklemekten başka yapabileceğim hiçbir şey yok gibiydi benim için. Dakikalar saatlere dönüşürken ayakta durmaktan çok ruhumdaki tükenmeden dolayı yorulmaya başlamıştım. Bacaklarımın titrediğini hissettiğim o anlarda sakin ama bir o kadar da alaycı ses tonunu duyduğumda rahatladığımı hissettim. En azından aynı evdeydik.
“ Gel yanıma küçüğüm. Biraz konuşalım önce, Sonra ne yapacağımıza birlikte karar veririz. Ama şuna da bir açıklık getireyim ki, bu birlikte karar vereceğimiz ilk ve son konu olacak. Ona göre düşünmeni isteyeceğim senden. “
Konunun bu kadar ciddi olması beni ürkütmeye başlasa da büyük bir cesaret ile yanına gitmeyi başardım. Elimi tutarak yanına oturttuğunda kendimi inanılmaz bir huzurun içinde hissettim. Konuşmalarımız önce havadan sudan okuldan olsa da bir süre sonra daha ciddi konulara geçildi.
“ Bak Tuana. Tez’inde başarısız olman falan önemli değil. Diğer profesörlerle de konuşacağım ve geçmeni sağlayacağım. Ancak, bana bir söz vermen gerekiyor. Özel hayatında yaşadığın beni ilgilendirmez ; fakat sitelerde iletişimde olduğun insanların güvenirlik dereceleri benim için önemli. Öğrencimin zarar görmesini istemiyorum. Bu yüzden internette olan hayatını etkileyecek her şeyi yasaklıyorum. Ve sen de artık girmeyeceğine dair söz vereceksin bana. “
Konuşmanın geldiği noktaya şaşırmıştım açıkçası o an. Çünkü girdiğim siteler sadece bir merakım içindi. Ve ben merakımı gidermeden öğrenmeden de buna son vermeyecektim. Şimdi ise okulu bitirmem buna bağlanınca konuşmayı lehime çevirmek için çabaladım.
“ Ama hocam, ben neden bahsettiğinizi bilmiyorum. Benim üye olduğum bir site falan yok. Siz başka biriyle beni karıştırmış olabilir misiniz? “
Yaptığımın saçma sapan olduğundan adım gibi emindim ama kurtulmanın başka bir yolu da yok görünüyordu o an için. Ancak, şimdi Sultanımın dizlerinin dibinden tekrar baktığımda keşke yapmasaymışım ve o zorlu üç gece iki gündüzü yaşamasaydım diyorum. Ben saçma bahanelerimi bitirdiğimde belime gelen saçlarında güçlü bir acı hissettim. Saçlarım eline dolanmış zorla gözlerine bakmam için çekiştiriyordu beni. İçimden uzun saçlı olduğum için lanetler savururken, saçlarımı kurtarmaya çalışıyordum. “ Bana bak. Sakın bana yalan söyleyeyim deme. Senin ne halt yediğini hangi sitelerde kimlerle ne haltlar karıştırdığını çok iyi biliyorum. Benim zamanımı saçma sapan oyunlarınla çalmaya kalkma acısını fena çıkarırım anladın mı? “ Neye uğradığımı şaşırsam da doğru söylemem gerektiğini anlamıştım. Ve konuşmamı beklerken elleri saçlarıma iyice dolanıyordu. Ayağa kalkıp beni yerde sürükleyecek gibi bir hali vardı ve bu bile benim dökülmem için yeterliydi.
“ Özür dilerim. Lütfen yeter canım çok acıyor. Tamam, tamam… Pes ediyorum… Hatta söz veriyorum her şeyi bırakacağım. Lütfen yeter… “
Bu benim ilk yakarışımdı. Ama son olmayacağını tahmin etmek için zeki olmaya ihtiyacım da yoktu doğrusu. Saçlarımda şiddetli çekişler azalmış ancak tamamen bitmemişti; lakin bu hafifleme bile benim için yeterliydi. “ Aferin. Kolay öğreniyor olman güzel bir şey. Benim canımı da çok sıkmamış olursun böylece. Madem bdsm’yi merak ediyorsun. Madem araştırıyorsun. Bu konu doğru olmayan birinin elinde ölümcül sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden bunu da benden öğreneceksin. Anladın mı? Evet, birlikte karar vereceğimiz ilk ve son konu bu… Şimdi ben duşa giriyorum. Eğer yanıtın hayır olursa, kapıda taksi hazır. Ben duştan çıkana kadar gitmiş ol. Ama yok cevabın evetse, iç çamaşırların dahil soyun ve banyo kapısının önünde domal ve beni bekle… Düşünmen için en fazla kırk beş dakikan var. “
Ve hızla banyoya yöneldi. Ne yapmam gerektiğini düşünmek hiç kolay bir şey değildi. Benim için sadece bir merak olan bu konuyu gerçekten yaşamaya hazır olup olmadığımı da bilmiyordum. Ve aslında birden bunu istediğimi fark ettim. Zira bunun nedeni hazır olmam değildi. Bunun nedeni ruhumun bu evde şakıyor olmasıydı. Odanın içinde dört dönerken suyun sesini duydum. İşin tuhaf yanı odadan çıktığından beri odada nefes alamıyor gibiydim. O anda başıma geleceklere aldırmadan kararımı verdim ve Onun yattığını düşündüğüm odanın kapısında soyundum ve kendimi ona adamak üzere banyoya yürüdüm ve domalarak beklemeye başladım. Ne kadar beklediğimi bilmiyorum -bana sonsuzluk gibi geldiğini söylemem çok zor olmasa gerek. – Kapının açıldığını hissettiğim an bütün dünyam sessizliğe büründü. Tek ses Sultanımın huzur verici olan sesiydi…
Katniss
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
-4 Bölüm
xXx Tuana xXx
Bir insanın ayak seslerinin bile böylesi bir huzur taşıyabileceğini hiçbir zaman düşünmemiştim açıkçası. Ancak, şimdi baktığımda bunun öyle büyük bir huzur olduğunu biliyorum ki… Çok kalabalık bir yerde, tanıdığın ve tanımadığın onca insanın içinde kendini tamamen teslim ettiğin kişinin ayak sesini tanımak ve onu hissetmek, senden çok uzakta olsa da nefes alışını ve nefesini üflediğini ensende hissetmek kadar huzur bağışlayan bir şeyin olmadığını düşünmeye başlamıştım son on dakikadır. Evet banyodan çıkalı on dakika kadar olmuştu ve sessizliğe rağmen ben öylesine huzur doluyum ki. Acılar, endişeler, ilk defa duyacağım kurallar, yasaklar, cezalar ve ödüller şimdi hiçbiri benim huzurumu kaçıramayacak kadar uzakta sanki…
Sessizlik uzuyor olsa bile aynı evin içerisinde olmak ve Onu bekliyor olmak ayrıca bir huzur bağışlıyor bana. Düşüncelerime ne kadar zamandır gömülü olduğumu bilmesem de ellerini başımda hissettiğim an, kendime geldim. Elini tekrar çeneme getirmiş ve gözlerine bakabilmem için başımı kaldırmıştı bir kez daha. Bu gece ikinci kez gözlerimiz birleştiğinde yüzümde güller açtı demekle hata etmiş sayılmam aslında. Sesini benden saklıyor bile olsa elinin verdiği huzur bana yeterliydi. Geleceği düşünmeyi ısrarla reddediyordum o anda. Gelecek o kadar da önemli gelmiyordu açıkçası bana. Şu anda bulunduğum yer ve konum hissettiğim huzur, sakinlik önemliydi şimdilik. Gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde, dört yıl boyunca sesini duyabilmek için saçma sapan bahanelerle kendimi Onun kapısının önünde buluşlarım geldi aklıma. İzin vermeden konuşmanın bir zararı var mı bilmiyorum ama o anda istem dışı bir cümle döküldü dudaklarımdan “ Okul efsaneleri ne kadar da eksik ve korkutucu anlatılmışlar. Tıpkı Lale’nin anlatılanlara inanma. Gerçekler çok başka dediği gibi. “ Evet eksikti anlatılan. Çünkü bu huzurdan kimse bahsetmemişti bizlere. Korkutucuydu da anlatılanlar. Çünkü o anlatılanlar gerçeği yansıtmıyordu. Ve şimdi anladığım bir gerçek daha vardı bu konuyla ilgili. Bunu ancak yaşayanlar bilirdi. Ta ki üniversitede hazırlık okurken dördüncü sınıftan bir kızın anlattıkları gibi… Cümlemin bitimiyle birlikte Onun sesini duyduğumda huzurum bin kat daha arttı.
“ Lale sana neler anlattı bakalım. Umarım giderayak anlatma yasağını hiçe saymamıştır. “ Lale konusunun açılması o kadar da önemli değildi şu an benim için. Hatta mutlu bile olabilirdim sessizliğine bir son verdiği için. “ Sormalarıma karşın hiçbir şey anlatmadı. Ancak, dediği şuydu. Birinci sınıftan itibaren üç dersimize giren bir profesör var. İsmi Doğukan. Onun hakkında anlatılanlara inanma. Gerçekler onun hakkında anlatılanlardan çok başka. Bu hikayeleri, Onun tarafından istenmeyen öğrenciler uydurdu. Ben de zamanında kanmıştım o hikayelere ama gerçekleri yaşadığımda ya da öğrendiğimde saçma sapan anlatıldıklarını kavradım. Sana şimdiden söylüyorum. Kimseye inanma. İlla öğrenmek istiyorsan uzun ve engellerle dolu olsa da çabala. Çabaların boşa çıkmayacaktır. Benim çıkmadı en azından. “ Kelimelerim tükenip de sustuğumda gözlerimi kaçırma ihtiyacı hissettim bir an için. Ama kaçıramadım da. “ Peki, söyle bakalım çabaladın mı? “ Bu sorunun cevabını eminim ki biliyordu. Ama benim itiraflarımı duymak istediğini biliyordum. Peki çabalamış mıydım? Kesinlikle evet. Tam üç buçuk yıl boyunca ve son dönemde artık umutlarım tükendiği için çabalamayı kesmiş ve internette araştırmaya girişmiştim. Ve internetteki çabalarımın beni buraya getireceğini bilsem geçen sene hatta ondan önceki sene yapabileceğimden adım gibi emindim açıkçası. “ Şey, evet çabaladım. Hem de dört yıl boyunca her gün. “ Bakışlarından bunu bildiğini anlamak hiç zor değildi açıkçası. Ve bende zaten bilinmesini istiyordum. Bilinmesini ve beni alıkoymasını, beni sahiplenmesini ve huzuru bağışlamasını… Bakışlarımız birbirine kenetlenmişken sessizlik uzadı yine. Ne kadar sürdüğünden emin olmadığım sessizliğin sonunda
“ Peki, gelelim bizim konumuza. Gitmediğine göre, ne istiyorsun. Bunu sesli olarak dile getirmeni istiyorum. “ dediğinde yanaklarımın adeta alev aldığını hissediyorum. Ben ne istiyorum… “ Ben Sizin tarafınızdan sahiplenilmek ve Sizin ayak seslerinizde bile huzuru bulmak istiyorum. “ Söylemeyi başardığımı görmek mutlu olmama neden olmuştu. Evet, söylemiştim ama endişem de vardı elbette. Söylememe rağmen, kalmama rağmen, sahiplenilmemiştim henüz ve belki de birazdan bütün bunlar seni denemek içindi. Sahiplenilmedin ve gidebilirsin denecekti. Kendimi başta buna hazırlamam gerektiğini hissediyordum ama bu hazırlanabilecek bir şey değildi bence. Bakışlarını yüzümde hissettiğimde sanki düşüncelerimi okuduğunu hissetmiştim. Ve korkumun da başıma gelmesinin an meselesi olduğunu hissediyordum. “ Bunun zorlu ve engellerle dolu bir yol olduğunu biliyorsun değil mi? Bu gün Sizin tarafınızdan sahiplenilmek istiyorum diyip yarın başkası var diyerek karşıma çıkmanın imkansız olduğunu biliyorsun değil mi? “ Böyle söylendiğinde çok zor gibi gelse de kulağa evet bildiğim şeylerdi bunlar. Ve ben bunlara hazırdım. Ve aslında yıllardır çabalarken aklıma ve yüreğime de kimsenin girmesine izin vermemiştim. Aklımda ve yüreğimde olan kişiydi ait olmak istediğim kişi… “ Evet, biliyorum her şeyi. Dört yıldır bunun ihtiyacıyla yaşadığımı da biliyorum. İstediğim tek şey Sizin tarafınızdan sahiplenilmek ve eğitilmek. Başka hiçbir şey istemiyorum. Lütfen, Size yalvarıyorum lütfen… “ Kelimelerimin sonunu getirememiştim ama gözyaşlarım getirmişti o anlarda… Gözlerimden akan yaşlar yanaklarımdan inerken sessizlik içinde beklemeye devam ettim.
Düşüncelerim karışmıştı bir kez daha. Evet sahiplenilmenin ihtiyacını hissediyordum güvensizliğin acısını çekiyordum oysa şu an. Korkuyordum. Ve içimden bir ses kalkıp gitmem gerektiğini söylüyordu. Ama yapamadım ve bekledim… “ Tamam… “ Tek bir kelimeyle ne hissetmem gerektiğini bilemiyordum o an; mutluluk mu hissetmeliyim, huzur mu, yoksa karmaşa mı… Aslında hissettiğim şeyin tam olarak karşılığı yoktu. Hani bir gemiye binersiniz ama gemi kaza yapar ve batmak üzeredir. Kendinizi kurtarmak için denize atlarsınız ve yüzmeye başlarsınız. Yüzersiniz, yüzersiniz, yüzersiniz… Hiç durmadan dakikalarca, saatlerce yüzersiniz; ama artık gücünüz bitmiştir ve boğulmanın eşiğindesinizdir ve kendinizi serbest bırakır ve denizin dibine çekilmeye başlarsınız. Ölmek üzeresinizdir ama bir anda bir el hissedersiniz, size dokunan, sizi tutan ve ölmenize izin vermemek için sizi çekiştirmeye başlayan bir el… Sizi tutar ve kıyıya çeker, yuttuğunuz suyu boşaltmanızı sağlar ve sizi tekrar hayata bağlar. Teşekkür edersiniz ama sesiniz çıkmaz. İşte tam da öyle hissediyordum kendimi. Boğulmak üzereyken ölümden dönen biri gibi… Beni tutup ölümden dönmemi sağlayan kişiyse Efendim… Bu kelimeyi asla ağzıma alamayacağımı düşündüğüm o kadar çok gece geçirmiştim ki. Belki de sırf bu yüzden içimden binlerce kez Efendim diye mırıldanmıştım. Belki de o yüzden şu anda bulunduğum yer o kadar gerçek dışı geliyordu bana. Belki de bu yüzden korkuyordum. Rüya olmasından ve şimdi alarmın çalarak beni rüyalarımdaki gerçeklikten uzaklaştıracağından korkuyordum. Ama değildi işte. İstediğim hayallerini kurduğum, her gece rüyamda bulunduğum yerdeydim. Ayaklarının dibinde ve ayaklarının sesi bile huzuru getiriyordu bana. Sessizliği yine bölen Efendim oldu.
“ Bu kadar kendinle kalman yeterli. Şimdi gelelim yapman ve yapmaman gerekenleri öğrenmeye. Hazır mısın? “
“ Evet hazırım Efendim. “
“ Öncelikle yalnız olduğumuza her zaman Efendim diyeceksin. Ancak, dışarıdaysak Siz demen gerekiyor. Yaptığın her şeyden haberim olacak. Şimdilik her konu için izin alacaksın. Saygını, sevgini ve güvenini asla kaybetmeyeceksin. Aklına takılan ve seni mutsuz edecek her şeyde benden isteyebilirsin. Şartsız, koşulsuz itaatini istiyorum. İtiraz etmen mümkün bile değil. …”
Kuralların hepsini dinlediğimde aslında çok zor olmadıklarını hissediyordum. Bunları zaten öğrenmiştim ben. Bu dört yıllık süreçte. Sabretmesini bile öğrenmiştim – ki sabır en çok zorlandığım konuydu.- Huzurluydum artık. Rüyalarımın bile üstünde bir gündü yaşadığım. Kendimi hiç olmadığı kadar evimde ve güvende hissediyordum artık. Onca yıl yaşadığım ev ve ailem bile benim değilmiş diye düşünmüştüm. Ben şimdi kendimi evimde hissediyordum. Olmayı istediğimden çok ait olduğum yerde Efendimin ayaklarının dibinde…
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
İlk iki bölümü okudum.Nacizhane düşüncem ise şudur.
Öncelikle tebrik ederim uzun yazmak zordur zaten.Ancak burada konuştuğumuz kalıplaşmış efendi profili yine gözümüze sokulmuş.Ve çok hızlı bir giriş olmuş.Kadın zaten direk köleymiş izlenimi doğdu bende.Sanki yarıdan okumaya başladım gibi oldu.Adamın kadına karşı hissettikleri olabilir elbette hayalinde kurduğu ama kadın zaten hizmet etmek için can atıyormuş izlenimi doğdu bende.
Yanlış anlamayın sadece siz hikayenizi paylaşmışsınız bende fikirlerimi.Geri kalan kısımlar geyet güzel
Hayat yaşandığı kadar vardir.
Gerisi ya hafızada ki hatıra ya hayaldaki ümittir.
Hüsranı ise bir tek şeyde arıyorum.
Yaşamak mümkün iken yaşayamamış olmakta ..
İlk iki bölümü okudum.Nacizhane düşüncem ise şudur.
Öncelikle tebrik ederim uzun yazmak zordur zaten.Ancak burada konuştuğumuz kalıplaşmış Efendi profili yine gözümüze sokulmuş.Ve çok hızlı bir giriş olmuş.Kadın zaten direk köleymiş izlenimi doğdu bende.Sanki yarıdan okumaya başladım gibi oldu.Adamın kadına karşı hissettikleri olabilir elbette hayalinde kurduğu ama kadın zaten hizmet etmek için can atıyormuş izlenimi doğdu bende.
Yanlış anlamayın sadece siz hikayenizi paylaşmışsınız bende fikirlerimi.Geri kalan kısımlar geyet güzel
Aslında 4 bölümlük bir hikaye olmadığı için ilerieyen bölümlerde neyin ne olduğunu anlamak daha kolaylaşacaktır diye düşünüyorum. Tuana zaten köle sadece bunu internette keşfetmeye çalışıyor. Ama dediğim gibi ilerleyen bölümlerde anlamak daha kolay olacaktır
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
okuduğum bir kitap ve serisi var sizde okudunuz sanırım yazdıklarınız çok yakın yada bana öyle geldi .... ama yinede iyi...tabi bu benim naçizane fikrim
Hangi kitap o. Grinin elli tonu serisiyse, hayır okumadım. Özetine baktığımda bana gerçek dışı gelen bir seri oldu o.
"Bir itaatkar daima halet-i ruhiyyesi ile değerlendirilmelidir, zira itaat eden ruhudur, bedeni sadece ruhunu takip eder..."
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 1 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler