fetişşşim ben fetişşşim
niyetim masal anlatmaktı ama bu gece olmadı gün içi müsait olan ne olursa olsun bi giriş yapsın ne kadar fetiş mi köle kadınefendmi ne sin anlat bana bi kısa hikaye sanalda kim gercekte kim
etkinlik yapalım 13 mart fetiş gününü HUUUU sitede duymayan varsa cok ayıp eder
gezmeyemi gelmiş buralara diye sorarım gezmeye gelenlerde iyi seyirler yoff
GÜNEŞ DOGMADI HENÜZ GÜNEŞ KOYBOLANA KADAR ne olcak
bir varmış...ama bir halt yokmuş...
--------------------------------------------------------------------------------
0 ve 1 kod ülkelerinin birinde kalabalık mı kalabalık bir bahçe varmış...bir kaç meyve sever kişinin iyi niyetlerle kurduğu...büyümesini izledikleri ve sağladıkları...ve de şimdi ki kalabalığın doluşmasına ön ayak oldukları bir bahçeymiş burası...yeşil mi yeşil-görmesini bilene-,bereketli mi bereketli-bir bahçeden otomobil yada apartıman dilemeyene-,misler gibi havası olan bir bahçeymiş...işlerinden,sıkıcı yaşamlarından kaçıp gelenlerin rahat,tatlı saatler yaşadıkları bir bahçe...ağaçlarının altında oturup sobet ederler,yemişlerini paylaşırlar ve yeni insanlarla tanışırlarmış burada...
bu bahçeye benzer bahçeler de olmuş eskiden...hatta şimdi burayı dolduranlardan bazısı o bahçenin müdavimiymiş...zamanla o bahçe yavaştan ya bakımsızlıktan ya o bahçeyi kuranların eskisi gibi özenle bakamamasından o bahçe eski görkemini yitirmiş...ve kurumuş...ama o eski bahçeyi bilenler hala ordan iyi bahsederler...neyse biz gelelim şimdi içinde zamanımızı ve yemişlerimizi ve sohbetlerimizi paylaştığımız,yani anlattığım bahçeye...
Efendime söyleyeyim,bahçe iyimiş bahçe hoşmuş ammaaa,gel zaman git zaman kalabalık olmuş...çok kalabalık...hatta bu bahçe gibi bir kaç bahçe daha varmış...ki bazı bahçe sahipleri iyi anlaşsa da kimileri pek iyi anlaşamazmış...ama okadar kalabalıkmış ki bu bahçeler,kalabalığın bir kısmısı zaman zaman bu 3-5 bahçeye birden uğrarlarmış da gene de kocaman kalabalık azalmazmış...
neyse uzatmayayım,bizim bahçe kalabalık...kalabalık kalabalık olmasına da,lakin kalabalık olan yer gürültülü olur,kavga dövüş olur...biri birinin ayağına basar,biri berisine yan bakar...velhasıl bahçenin tadı kaçar olmuş...
yabanıl otlar,dikenler,dışardan elma erik aşırmaya çalışanlar hep olurmuş...ancak bu bahçenin dirlik ve düzenini bozmazmış...lakiiin bahçeye bakanlar nefislerine uyup,o ağaç benim altında oturma,bu köşe benim oraya uzanma demeye başlamamış mı...o zaman bahçeye gelip dinlenen, bahçede birileriyle tanışıp,sağa sola zarar vermeyen masum insanlar için bahçe,eski büyüsünü yitirir olmuş...belki kendilerince haklıymışlar...lakin,'bu elma ağacı hiiiiç şöyle sulu,ağızdan balı akan armut vermez mi bre!' diyenle 'şurda az bir soluklanayım,ay dur şu pınardan da bir yudum su içeyim' diyen adamı ayıramamış...zamanla bahçeden çok bahçenin nimetlerini düşünür olmuş...ve de rahat huzur bırakmamış gelene gidene...giden pek olmazmış kendi dileğiyle ozamana kadar...bir terbiyesizlik bir densizlik yapan ancak bahçenin kollukarı tarafından bahçeden kibarca sepetlenirmiş...lakin,bahçevanlar bahçevan olduklarını unutup,ağalığa soyununca, bahçeyi yavaş yavaş terkeder olmuş insanlar...
sonra bu düzensizlik bahçeyi dolduran kalabalığa da bulaşmış...değil mi efendim öyle olmaz mı?ev sahibi bilmem naparsa misafir daha beterini yapmaz mı?değil mi ya...bahçeyi dolduranlar arasında eskiden de atışma sataşma olurmuş...ama bu büyümez tatlıya bağlanırmış...ancak düzensizlik bahçevanlarda başlayınca bahçe ahalisi de bozulmuş...aralarında küfürleşmeler,kavgalar,o ağaç benim bu meyve senin kavgaları...efendime söyleyeyim dedikodu,haset türlü çekişme...
hele hele,uzun mu uzun yeşil mi yeşil bir kayısı ağacı varmış...her dışardan gelenin gayet tabi isteği altında oturup tatlı vakit geçireceği bir ağaç,bir dere kenarı,bir güzel tepeymiş ya zaten...velhasıl gencin birisi bu kayısı ağacını görmüş,yanaşmış bakmış kimse yok altında çevresinde:" e ben de buraya oturuvereyim" demiş...demiş demesine ama,o ağacın bir sahibi varmış...yani esasında hiçbir ağacın bir sahibi yok...amma ve lakin bahçevanlardan biri bu ağacı sahiplenmiş...e bilse zaten oturmazmış o delikanlı da oraya ya...bakar iç geçirir yer ararmış kendine...neyse efendim sonra bu ağacı mülk edinen bahçevan -aslında efendi de yaşını başını almış biriymiş- uzaktan uzaktan delikanlıya diş biler,haset eder,dedikodu yaparmış..sırf delikanlının dedikodusunu yapsa gene öp başına koy...ağacı bile kötülermiş...bu haset öyle illet bir şeymiş ki duyanı zehirler huzurunu kaçırırmış...güzelim ağaç duydukça huzursuzca yapraklarını hışırdatırmış..meyvelerini kuruturmuş...ama bahçevan inat...konuştukça konuşur,katranlı zehrini konuştuğu herkese bulaştırırmış...gel zaman git zaman,ağaç yeşermez olmuş...yaprakları,dalları arasında kuşlar ötmez olmuş...dibinde oturan genç de rahatsızlığı geç de olsa hissetmiş...de elinden ne gelir...ağacın uzun bedeni hala oradaymış evet ama...eski huzur verdiği günlerdeki gibi değilmiş...tat vermez olmuş kokusu...esintisi kuru ayaza dönmüş...anlayacağınız çocuklar ağaç bedenen ordaymış da ruhu uçuuup gitmiş...
onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...aha bu da kına...
666
__________________
slave of the AMAZON 666
ha aklımdayken kimse senin dil falan demesin arkadaşın imzası var paylaşmak istedim

- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler