-Bir bardak daha viski lütfen!..
Gözleri hemen hemen boş sayılabilecek loş bar ortamında dolaştı genç adamın. Siyaha yakın koyuluktaki kahverengi gözleriyle tarıyordu insanları. "Belki bugün dişe dokunur birini bulabilirim" düşüncesi vardı o gözlerin ardında. Altıncı bardağını yudumlarken yavaşça açılan kapıya takıldı gözleri. Tüm bedenini saran siyah latex elbisesiyle beyaz tenli ve siyah saçlı bir bayan girmişti içeri. Elbisenin üzerinde uzunca sayılabilecek, kasıklarının biraz üzerinde biten ve gene siyah latek olan dar bir yelek vardı. Bu görüntüden etkilenmesiyle boğazına kaçarak boğazını yakan viskiyi temizlemek için bardağı dudaklarından indirdi ve hafifçe öksürdü genç adam. Öksürüğü işiten Bayan Latex de gözlerini dikti genç adama. O anda aralarındaki elektriği ikisi de hissetti. Genç adam silkinerek kendine geldi ve "Ah, işte aradığım kadın," diye düşündü, "İşte o kutsal dişi..." Bayan Latex dosdoğru ona doğru yürümeye başladı. Kendinden emin adımlar atıyordu. Kararlı. Özgüvenli. Genç adam kendi sinsiliğinden garip bir zevk duyarak "Ben seni yola getirmesini bilirim" diye düşündü ve tatlı bir gülümseme gönderdi Bayan Latex'e. Tatlı bir gülümseyişti, ama görmeyi bilen biri altındaki sinsiliği fark ederdi. Nitekim Bayan Latex de aynı şekilde gülümsüyordu. Korkusuz göz teması. Seksi...
-Barmen, bir viski lütfen!..
Hemen yanına oturan genç kadına karşı her an daha fazla bir hayranlık duyuyordu genç adam. Tam aradığı gibiydi bu kadın. Kendi tabiriyle, "Kutsal Dişi"yi bulmuştu. Yanındaki bir sanat eseri olacak kadar etkileyici olan kadından gözlerini kaçırarak yılların özlemiyle, saplantılı bir şekilde, tekrar tekrar düşündü: "Asi kadın, ben seni yola getirmesini bilirim. Ellerimde uysal bir köpeğe döneceksin. Daha fazla acı çekmemek için yalvaracaksın. Ve ben, sadece bu kadar harika olduğun için merhamete gelerek son bir kırbaç attıktan sonra bırakacağım seni. Bir süre ayaklarımın dibindeki tastan yemek yemeyi öğrenmen için fırsat vereceğim sana. Uslu olmayı öğrenene dek devam edecek bu. Sonra-"
-Merhaba, tanışmak ister misin?
Düşüncelerini bölmüştü Bayan Latex. Aniden yükselen şiddet hissini bastırarak en tatlı gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. Ama gözleri düşünceleri hakkında yeterince şey açıklıyordu. "Ah, tabii. Kabalığımı bağışla, her zaman bu kadar sersem değilimdir, düşüncelere dalmıştım sadece. İsmini söylemen tanışmamız için güzel bir başlangıç olacaktır." Emreden ses tonunun Bayan Latex'te bir meydan okuma hissi uyandıracağını düşünüyordu. Oysa sadece bir anlık yüzünden geçen bir duygunun gölgesini yakalayabildi. Neydi o? Mutluluk? Öfke? İkisi birden? Henüz emin olmak için erkendi. Ama sanki-
"Ne fark eder ki?" dedi beyninin gerisinden bir ses, "Ne fark eder ki, sana boyun eğmeyecek hiçbir kadın yok bu dünyada. Zor olacak ama o da boyun eğecek. Ama zaten sen de zor olmasını istemiyor muydun?" Genç adam, beynindeki sesi kendi kendine mırıldanarak onaylarken yeni - ve aç - bir gülümseme vardı artık suratında. Mırıldanışını duyan Bayan Latex sordu:
- Bir şey mi dedin?
- Yo', hayır. İsmini sormuştum ama, hala söylemedin.
İşte yine o duygunun - duyguların - gölgesi. Gene emin olamamıştı. Neyse, önemli değildi.
- İsmim Tanya. Seninki ne acaba Küçük Efendi?
Genç adam birkaç duyguyu aynı anda hissediyordu artık: Öfke, şehvet, şaşkınlık ve acı verme isteği... "Küçük mü? Ağzından çıkanlara dikkat et yoksa cezasını çekersin, Stupide Esclave*, beni duydun mu?" Tanya hızlıca cevap verirken gülümsüyordu "Oui-da, Patron.**" Genç adam yeni bir duygu yakaladığını sanmıştı. Sinsilik? Ama ne anlamı olabilceğine akıl erdiremedi. Gençti, güçlüydü ve kendine güveni tamdı.

Birinci faul, Uyarı.

- Tebrikler uysal yaratık, Fransızca biliyorsun. Sevdim seni.
- Bana kolayca boyun eğdiremeyeceğini fark etmişsindir sanırım. Şimdi de sen söyle bakalım ismini.
Genç adam eğildi ve güçlü parmaklarıyla Tanya'nın çenesini tutarak oldukça acı verecek bir şekilde sıktı. Bir yandan da hayvani bir şekilde gülümsüyordu:
- Bana itaat edeceksin güzelim. Siz kadınlar, bir erkeğe asla itaatsizlik edemezsiniz, Kölelik ruhunuzda var sizin. Kimleri gördüm ben... Sen de eninde sonunda bana boyun eğeceksin, başka çaren yok!
Son kelimeleri söylerken çenesini hayvani bir güçle sıkmıştı genç kadının. Ama Tanya hiç gerilemedi. Gözlerini de genç adamın gözlerinden ayırmadı. Genç adam bunu önemsemedi. Kendi kendine gülerek "İnatçı keçi, ben seni yola getirmesini bilirim" diyordu. Karşısındakini hafife alıyordu.

İkinci faul, Sarı Kart.

Hırçın gözlerle bakıyordu artık Tanya:
- O kadar emin olma. Bakarsın ben seni dize getirmişim. Zeki ve güzel bir kadının neler yapabileceğini tahmin edemezsin.
Genç adam bilmişçe gülümsedi. Bilmiş, sinsi, öfkeli, şehvet dolu ve kendine güveni tam olarak.
- Kes sesini ve beni takip et, evime gidiyoruz...
- Emin misin, seni son kez uyarıyorum, zor kadınımdır...
- Göreceğiz. Ama şimdi beni takip ediyorsun köpek!..
- Peki, ukala sersem, gidelim bakalım...
Genç adam masaya içkilerin karşılığı olan parayı bıraktı ve masadan kalkarken Tanya'nın kolunu tutarak genç kadını adeta sürüklemeye başladı. Tanya peşi sıra geliyordu. Tıpkı aşağılık bir köpek gibi.

Bu sırada genç kadın elini - içi özel olarak hazırlanmış olan - çantasına attı ve kırbacının sapını memnuniyetle kavradı. Bu gece onu kullanmak çok zevkli olacaktı. Elini çekerken işaret parmağı özel bıçaklarından birine değdi ve mutluluğu iki katına çıktı. Keyfine diyecek yoktu. Genç adama gelince...
Karşısındakinin zeki ve güzel bir kadın olmasına aldırdığı yoktu. Pek fazla bir şey yapabileceğini de sanmıyordu. Sonuçta tüm kadınlar dize gelirdi onun için.
Gerçek Hanımefendi'ler hariç... İşte bunu unutmuştu genç adam.

Üçüncü faul, Oyun Dışı...

*Aptal Köle
**Elbette Patron