Shop
Bir kölenin ruhunda...
 
Bildirimler
Tümünü temizle

Bir kölenin ruhundan süzülen damlalar...

7 Gönderiler
4 Üyeler
0 Reactions
664 Görüntüleme
(@bdsmmahkumu)
Gönderiler: 9
Aktif Üye
Konu başlatıcı
 

Bir kölenin ruhundan süzülen damlalar...

Bir köle düşünün, ömrünün neredeyse yarısını BDSM’e adamış. Gerek psikolojik gerekse fiziksel manada kendini yetiştirmeye çalışmış. BDSM’i yaşam felsefesi haline getirmiş. Ancak içinde kopan fırtınaları bir tek gün bile hayata geçirememiş. Sabredip kendisini dominant bir ruha adamaya ve o ruha haiz olan varlıkla karşılaşıncaya dek ruhundan süzülen damlalarla yetinmeye çalışmış. Böyle bir kölenin 24 saatini anlatmaya çalışacağım siz değerli Faneti üyelerine.

Sabah uyanış... !

BÖLÜM I

Saat 05.58; Tan yeli...
Bir köle tıpkı bir asker gibi her an dakik, her an çevik, disiplinli, hükümdarı dışında kimseden korkusu olmayan, planlı, itaatkar ve sağdık olmalıdır... 05.50 ya da 06.00 değil! Çoğunlukla saatler 05:50, 06:00 gibi sürelere ayarlanır. Ancak köle, sabah 05.58 de sahibesi gözlerini açmadan uyanmak zorundadır.Köle gözlerini açtığı anda 24 saat boyunca düşündüğü ve bilinç altını etkilediğinden dolayı ilk aklına gelen bu zamana kadar aidiyetini sunamadığı için uğrunda dirhem dirhem yandığı sahibesini düşünür. Yeni bir güne sırf bu yüzden gücenmiş başlar!
Şöyle bir gerilirmek ister. Asla! gerilmek büyüklük göstergesidir ve kölemiz kendisini yetiştirmeye çalıştığı için hiçbir büyüklük ibaresi göstermemek gerektiğini bilir ve usulca yatağından gerilmeden doğrulur. Derin bir nefes alır! Sanki yerdeki halı kendisi yataktan doğrulan sahibesi ve ayakları halıya bastığı için de güne dair ilk sağlıklı nefesini almış olur. Çünkü gece yatarken sahibesi memnun kalmış ve sabah ayakları halıya yani kölenin bedenine değdiğinde derin bir nefes alabileceğini söylemiştir.
Daha sonra lavaboya gider. Hacetini giderdikten sonra da tıpkı önceki günlerdeki gibi hafzalındaki sahibesiyle onun huzurunda devam eder... “Keşke sahibemin tuttuğu tuvalet kağıdının askısı olsaydım!” Bir önceki gün iyi bir tuvalet kağıdı olamadığım için sahibem beni cezalandırdı diye içinden geçirir. Daha sonra zaten bir kölenin üzerindeki tek parça kıyafeti olan çamaşırını üzerinden çıkarır. Sahibesinin çamaşırıymış gibi derin bir nefes alır ve o kokuyu içine çektikten sonra yıkanmak üzere bir kenara ayırır. Sahibesi tuvalet kağıdı olamayı beceremediği için cezalandırmış olsa da kokusundan mahrum bırakmaz kölesini. Daha sonra duşa girer. Yarım daire seklinde bir duş kabini. Su boruları, özellikle duvarın dışından döşenmiş bir halde ve yine köle “Keşke su an sahibem beni bir yandan kaynar suyun aktığı, öbür yandan buz gibi suyun geldiği demirlere yaslasaydı. Bir yanım kaynar suyun etkisi ile yanarken; diğer yanım da soğuk suyun etkisi ile donsaydı! Şu su başlığını da ellerimle tutuyor olsaydım da sahibem istediği sıcaklıkta uzun saclarıyla yıkansaydı. Köpüren şampuan gözlerimi yaksaydı sahibem durulanırken ela çalan yeşil-yeşile çalan ela gözlerinden gözlerimin en derinine bakıp gülümseyip cinsel organıma bir diz vursaydı..." Bu hayallerin ardından duştan çıkan köle havlusunu alır. Tabi yine aynı hissiyatlarla... “Keşke sahibem duştan çıktığında ya ben ya da başka bir köle dizlerinin üzerine çökmüş, başı aşşağıda, elleri yukarıya doğru kalkmış ve havluyu alması için sahibesini bekliyor olsaydı” Daha sonrasında aynanın karşısına geçer bir yandan saçlarını kurularken öte yandan yine hayale dalar kölemiz. “Keşke şu aynayı tutan bir başka köle olsaydı, saç kurutma makinasını tutanda bir başka köle olsaydı hatta sahibemin koyu kestane saçlarını tarayan bir başka köle daha olsaydı!" Köle daha sonra kıyafetlerini giymek üzere gardropa yöneldiğinde ve kıyafetlerini askılardan çıkardığında; derin bir iç çeker... “Keşke şu gardropta bütün gece sahibemin kıyafetlerini taşıyan askılar yerine köleler olsaydı! Her bir eteği her bir gömleği bluzu ve bustuyeri için. Hatta çamaşırlarını, çoraplarını takılarını belirli bir düzende çekmece gibi duran köleler. Hatta keşke sahibem sadece ayakta dursaydı ve yine hizmetkarları onu giydirselerdi..." Bunları düşünürken köle gündelik kıyafetlerini giyer. Acaba sahibesini nasıl bir kıyafette hayal ederdi dersiniz? Bir sahibe her dem şık giyinir. Salaş giyindiğinde bile şımşıktır. İşte tam da bunları hayal ederken saatin çalmasıyla irkilir kölemiz. Çünkü kölemiz için alarm gündelik işlerini yapabilmesi ve düş dünyasından ayrılabilmesi için bir uyarıdır. Bir gün boyunca birçok defa bu alarmları kurmuştur ve bu alarmlara kadar düşlerine devam eder.

Saat 07:00; Kahvaltı ve evden çıkış..

Elbette 06:58 de olabilirdi bu alarmın uyarısı ancak hem o iki dakikada gardırobu hayal eden köle daha fazla hayal etme zamanı buldu hem de tam saatte gündelik işlerine ayıracağı vaktin uyarısıydı. Zaten kölenin köleliğiyle ilgili bir zamana ihtiyacı yoktur ancak gerçeğin tokat gibi yüzüne vurmasıdır alarmın çalması.
Köle fazla yemez... Çünkü hem sağlıklı olmak zorundadır hem de fazla yemek aynı zamanda bir büyüklük göstergesidir. Saat 07:30 da metroya yetişecek olan kölenin fazla zamanı yoktur. Bir hükümdarın, sahibenin özellikle sofrada bekletilmesi olacak iş değildir ve kölemiz bir önceki gün sahibesinin metroyu kaçırmasına neden olduğu için bugün sahibesinin ayaklarıyla ezdiği ya da çiğneyerek önüne attığı gibi yemek yiyemeyecektir. Halbuki daha önceki günlerde sahibesinin ayağından süzülen sütler mi içmedi portakal sularımı sıkmadı, peynir, yumurta tatlarının karışımını sahibesi çiğneyerek ağzına mı tükürmedi ya da yemek tabağına mı koymadı... Yine de karnını doyururken sahibesi bugün ayakları altında bir kaç lokma ekmeği kendisine atar ve dört ayak üzerinde kölemiz bu lokmaları ağzıyla yakalamayı hayal eder.

Metroya yetişmek için evden ayrılan köle beş dakika kadar sokakta yürümeye başlar. İnsanlar bir kaos halinde koşuşturma içindedir. Yolda giyinenler spor yapmak uzere dışarı çıkanlar, hayvanlarını gezdirenler. Tam da bu sırada köle aklınada bir ütopya kurmaya baslar. Hayvanlarını gezdiren insanların her birinin yanlarında tasmalarıyla dolaşan insan köpekleri hayal eder. Öyle ki sadece köpekler çırıl çıplak. Hatta kuyruk yerine ucu kuyruklu anal pluglar arkalarında ve boyunlarında tasma. Ancak tasma birkaç çeşit. Kimi köpeklerin boyunlarında tasmalar, kimi köpeklerin göğüs uçlarından mandallanmış zincirler halinde kimi köpeklerinse penisinde takılı ve uçları tabiki sahiplerinin sahibelerinin elinde. Bazen tanıdık sahip yada sahibeler bir araya gelince tıpkı gerçek köpekler gibi köle köpeklerde de anlık hırlaşmalar, koklaşmalar ve oynaşmalar yaşayabilirler bu ütopyada. Sahipleri bu tur hareketlere makul ölçülerde izin veriyor elbet...
Köle bu ütopyayı hayal ederken birden sabah sporundan evine dönen bir bayanı fark eder. Vücudu saran sıkı pastel tonlarında bir tayt, üzerinde açık renk bir tshirt, onun üzerinde de koyu pembe dar bir sweatshirt ve altında koyu tonlarda ancak koyu pembe çizgileri olan bir spor ayakkabı. Tabi spor malum terlemiş ve eve girerken ayaklarını paspasa sürtüyor. Bu sırada kölemiz insan köpekler üzerine kurduğu hayalden bir an sapar ve tüm kapıların önündeki paspasların kölelerden olduğunu hayal eder. Islak, çamurlu ayaklarıyla sahibelerin, sahiplerin eve girmeden önce kölenin yüzüne doğru ayaklarını uzatır ve köle diliyle efendisinin tabanlarını temizler. Daha sonrasında da efendisi kölenin vücuduna basar ayaklarını tekrar siler yani kurulayarak evine girer.

Saat 07:29; Metroya biniş...

Gerçek dünya ve hayallerini düşleyerek zar zor metro istasyonuna yetişen köle son anda metroya biner... Derin bir oh çeker zira bu defa da metroyu kaçırsaydı sahibesi onu kahvaltı cezasından daha büyük bir cezaya çarptırabilirdi. Bir köle cezadan korkmaz sadece sahibesine, efendisine layık olamamaktan mahcup olmaktan korkar. Çünkü bilir ki köle bedenen veya psikolojik olarak acı çektiğinde sahibesi de ona ceza olarak çektirdiği acıdan mutlu değildir. Ancak her hata da hatayla doğru orantılı bir cezaya çarptırılmalı ki köle de kendini bulabilsin.

Metroda kendine bir yer bulan kölemiz okumanın ve kendini yetiştirmenin ne denli önemli olduğunun bilincindedir ve Sokrates'in Mağara Alegorisi kitabını okumaya başlar. Tam kendini kitaba kaptırmıştır ki sonraki istasyon uyarısı ile irkilir. Sesin sahibi bir bayandır. Hiç yüzünü görmediği kimliğiyle ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığı ancak kısa net bilgilerle kendisine dominant gelen bir bayan. Köle bu sesin sahibinin nasıl bir hanım olduğunu düşünürken metro içindeki hanımlardan acaba hangilerinin bu sese yakın bir sese sahip olduğunu düşünmeye başlar. Bu sırada sağ baş parmağıyla işaret parmağı arasında bir piercing olan turkuaz mavisi tırnaklarla yüzüne düşen saçları kulağının arkasına doğru naif bir hareketle şekillendiren ve gözüyle kulağı arasında yaklaşık bir santim genişliğinde iki ucu parlak taşlı piercingi olan bir hanım dikkatini çeker. Profilden bakıldığında kulağının birkaç yerinde sallanan ince zincir benzeri küpeleri olan, üzerinde bir deri mont içinde koyu renk boğazlı bir trikosu olan acık mavi dar kesim yırtık bir kot giymiş, ayaklarında bağcıkları düzensiz olarak bağlanmış bir asker postalı ile muhtemelen üniversite öğrencisi olan bir hanımdır. Ayak ayak üzerine atmış bir yandan sağ ayağını sallarken bir yandan da okuduğu kitabın sayfalarında parmakları ahenkli bir biçimde gezinmektedir. Ara ara sağ bacağını kaşır kimi zaman sacını düzeltir kimi zamanda sayfa çevirir. Parmakları birbiri ile doğru orantılıdır ve son derece simetriktir. Ayrıca tırnakları da aynı simetriyle düzeltilmiş kafi uzunluktadır. Kafi uzunluktan kasıt kölesine isterse tırnaklarını kolaylıkla geçirip kölenin beyaz bedenine tırnak izlerini bırakacak kadar uzun ancak kuvvet uyguladığında kırılmayacak kadar da kısa ve dayanıklı olması. Bir an kölemiz içinden geçirmeye başlar. “Keşke şu an sahibem bu hanım yerine oturuyor olsaydı ve ben de sahibem kitabını okurken onun el tırnaklarına bakım yapsaydım!" Bu sırada kölemiz yine hayal gücünün sarhoşluğuyla metronun içini bir kuaför salonuna benzetmeye başlar. Ayakta duran herkes köledir ve oturan herkes ise sahibe yada sahip. Metronun içi adeta uniseks bir kuaför salonu gibidir, ayaktaki her sınıfa mensup olan yolcularda kıyafetlerine göre çeşitli hizmetleri yapmaktadır. Örneğin kravatı olan bir yolcu sahibe yada sahiplerin kravatını kullanarak ayakkabılarını parlatır. Müzik dinleyen ve metronun ortasındaki demir boruyu tutan yolcular da dans ederek ya da boru üzerinde erotik danslar yaparak yolculuğun keyifli geçmesini sağlar. Ellerinde tablet ya da telefon olan yolcularda bu zevk cümbüşünü ölümsüzleştirmek için video ve fotoğraflar çeker. Oturan yolcular da yani sahibe ve sahipler de kimisi ayakkabılarını temizletir, kimisi bir sahibenin kokusundan sonraki belki de sabahın en güzel kokusunu etrafa saçarak kahvelerini bir yandan içer bir yandan da kölelere ayak masajı yaptırır.. Tamda kendini kaptırmışken kurmuş olduğu alarmla irkilen kölemiz maalesef gerçek hayata dönme zamanının geldiğini anlar. Bu defa alarm bir saat değildir. Metro içindeki bu hayalin başlamasını sağlayan anonstur. Köle gönülsüzce hayaline mola verir ve ayağa kalkarak ineceği durak için kapıya yönelir.
Kapılar açılır! Bir yandan ayrılmak istemediği ve türlü ritüellerin döndüğü metroya binmeye çabalayan bir yandan da metrodan inen insanlarla birlikte köle iş yerine doğru yola koyulur. Ancak öyle bir kalabalıktır ki nereye başını çevirse sütun gibi bacaklar, sırım gibi vücutlar ve ayakkabı seslerinin adeta müzikli resitalini izler. Ancak vakit kaybetmemek zorundadır zira iş yerinde onu bekleyen yepyeni sürprizler vardır. Çalıştığı işi bile sırf bu hayallerinin yansımalarını geliştirebilmek için seçmiştir!

Saat 08:30 iş yerine varış…

Bir kölenin acaba mesleği ne olmalıdır? Kendine köle diyen biri yaşamın neredeyse her anında hatta aldığı nefeste bile BDSM veya fetiş ögeleri soluyan, hisseden, hicveden biri nasıl bir meslek seçmeli? İki üniversiteyi bitirmiş, iki ayrı dili neredeyse anadili kadar ehil kullanabilen, bilim, ekonomi, psikoloji, sosyoloji gibi ilimleri BDSM le paralel olarak, benzerlik ve farklılıklarıyla irdelemeye çalışan bir köle nasıl bir iş yapmalıdır? Çok uluslu büyük bir şirkette yönetim mi? Ya da çevresindekilerin parmakla gösterdiği saygın bir meslek dalında ehil olmak mı? Örnekler çoğaltılabilinir ancak kölemiz bunların hiçbirini seçmez. Vaktiyle finans, teknoloji, ihracaat gibi alanlarda yöneticilik, yönetici yardımcılığı gibi görevler yapmış ancak özünü bulamamıştır. Çünkü bu işlerin hemen hepsinde onun için eksik olan hep bir şeyler vardır! Çoğu insana saçma gelse de köle kendini huzurlu hissettiği, hemen her kesimden insanla muhatap olabileceği, düş dünyasına daldığında belirli ölçülerde kendini kaybetse bile renk vermeyeceği ve BDSMe fetişizme en yatkın mesleklerden biri olan, alelade görünse de; eğitimi, kariyeri için çok hafif diye çoğu zaman etraftan kınansa da yaptığı araştırmalarda kendisine en uygun meslek olan ayakkabıcılığı seçer. Ayakkabıcılık deyip geçmeyin en az kıyafet tarihi kadar eskiye dayanır. Tabi o dönemlerde belki bir deri ya da tahtayla sandalet benzeri yapılmaktadır ancak 14.Yüzyılın sonralarından buyana artarak ilerleyen bir meslek haline geldiği rivayet edilir. Dolayısıyla ayak son derece özel ve önemli bir uzuvdur. Elbette ayakların zarar görmemesi bir ihtiyaçtır ancak kölemiz ayakkabı tarihine bakarken bile hep içinde yaşadığı BDSM felsefesiyle paralel özellikler arar.

Köle bu işe birkaç ay önce başlamıştır. Ancak kısa sürede bu işin detaylarını kavramıştır. Çalıştığı mağaza dünya çapında ayakkabı satışı yapan, hatta kendi markası altında her yıl yeni kreasyonlar çıkaran bir markadır. Mağaza büyük bir Avm içindedir. Avm saat 10 da açılmaktadır ancak çalışanlar en geç saat 9:00 da orada olmak zorundadır. Köle de 08:30 da vardığı avm önünde hem işbaşı yapacak olan insanları gözlemlemek, hem de kimi zaman futursuzca aradığı Sahibesine denk gelir miyim diye ipuçlarını yakalamak adına erkenden gider. Çünkü köle bilir ki domina ruha sahip olan bir hanım henüz farkında olmasa da vücut diliyle, ses tonuyla, ince detaylara verdiği önemle köle için birtakım ipuçları bırakır. Bu bazen ses tonundan hissedilen bir “günaydın” bazen de bir kaşı hafif havaya kalkmış biçimde gözlerin derinliklerine kadar işleyen bakış, kimi zaman da sadece oturuş . Tıpkı metroda elinde kitapla bacak bacak üstüne otururken elinde ve yüzündeki prircingi ile saçlarını düzelten, postallı hanım gibi. İşte tam hayale dalma anı gelmişken ve hayale dalamadan bu defa hareketlilikle alarm çalmaya başlar. Hatırlarsanız kölemizin gün içinde alarmları vardı onu gerçek yaşama bağlayan. Sabah kahvaltıya inmesini belirleyen alarm, metroya zamanında bineceğini ve metroda ineceği durağa geldiğinde uyarı veren ses, şimdide güvenliğin avmnin girişini açması ve çalışanları içeri alması. Halbuki köle kim bilir burada neler hayal edecekti!

 
Gönderildi : 19 Kasım 2016 21:12
(@owksimon)
Gönderiler: 4
Aktif Üye
 

Daha önce okumuştum muhteşem hocam..Kalemine saygılar.

Tanrı erkeği cezalandırdı ve onu bir kadının ellerine bıraktı.Kürklü Venüs..

 
Gönderildi : 19 Kasım 2016 21:38
(@malibo-thunder)
Gönderiler: 412
BDSM Ruhlu
 

hoşgeldin BdsmMahkumu

Seytanla beni ayiran tek fark,O hiç bir insani sevmez, Bense insan olmayi taklit edenleri....

"Pain is life, the sharper, the more evidence of life." - Charles Lamb

"The eye of the master will do more work than both his hands." - Benjamin Franklin

"You know what charm is: a way of getting the answer yes without having asked a clear question." - Albert Camus, "The Fall"

 
Gönderildi : 20 Kasım 2016 08:38
ceyylin
(@ceyylin)
Gönderiler: 87
BDSM Seven Yönetici Admin
 

Hoşgeldin bdsmmahkumu, keyifli paylaşımların olur umarim. Ben bu hikayeyi sevmiştim, yenilerini de bekliyorum.

Doğru kişiye itaat en büyük özgürlüktür.

 
Gönderildi : 21 Kasım 2016 03:55
(@bdsmmahkumu)
Gönderiler: 9
Aktif Üye
Konu başlatıcı
 

hoşgeldin BdsmMahkumu
Teşekkür ederim hosbulduk....

 
Gönderildi : 21 Kasım 2016 19:53
(@bdsmmahkumu)
Gönderiler: 9
Aktif Üye
Konu başlatıcı
 

Hoşgeldin bdsmmahkumu, keyifli paylaşımların olur umarim. Ben bu hikayeyi sevmiştim, yenilerini de bekliyorum.
Teşekkr ederim ceylin hanım... Bu hikayenin bölümlerini okuyucularıda bunaltmadan bölüm bölüm paylaştıktan sorna yeni hikayelerde eklemeye gayret edeceğim...

 
Gönderildi : 21 Kasım 2016 19:55
(@bdsmmahkumu)
Gönderiler: 9
Aktif Üye
Konu başlatıcı
 

BÖLÜM II

Saat 9:00 mağazaya giriş
Nihayet mağazanın içine girilir. Mağaza müdiresi henüz dominantlığının farkında olmayan ancak duruşuyla köleyi ilk gördüğü anda farkında olmadan etkisine almış 30 yaşında 1.65 boylarında 60 kilo, Esmer, uzun siyah saçlı, yeşile çalan ela göz rengi olan, 38numara ayaklara sahip, normalde işi gereği topuklu giymesi rahatsızlık verse de hemen hemen hiç topuksuz ayakkabısı olmayan, üniforma olarak siyah mini kalem etek, üzerinde etekle aynı kumaştan yapılmış slim kesim ceket ve içinde beyaz tonlarında kimi zaman hakim yakalı, kimi zaman şifon, kimi zamansa slim fit düz gömlek, iç çamaşırı olarak da gömlekle zıt renklerde olan ve bakıldığında kendini hissettiren göğüslerini olduğundan heybetli göstermeyen ancak olduğundan daha da dik gösteren muhtemelen sütyenle aynı renkte tanga ya da dantelli olduğunu hayal ettiği çamaşır. Tabi bir ayakkabı mağazasının müdiresi bu kıyafet altına ne renklerde ne tonlarda kilotlu veya jartiyer şeklinde nasıl çoraplar giyer? Bunu da siz değerli okuyucularımızın zevkine bırakıyorum. Ayakkabı olarak da bu kombinin altına gidecek ne sitilettolar ne butiler neler neler. Köle için bu hanım önemli bir figürdür. Bu hanımın içinde yaşadığını varsaydığı domina ruhu tüm bu ayrıntılardan değil küçücük bir ayrıntıdan anlamıştır. Köle sadece ayak, bacak, boyun gibi uzuvlara değil ellerede büyük özen gösteren bir fetiştir. Zaten bir fetiş için estetik olan herşey ilgi çekicidir. Müdirenin elleri tırnakları hemen hemen her zaman giydiği sütyenle benzer tonlardadır. Bu ayrıntıya çoğu insan dikkat etmez belkide ama köle yaptığı araştırmalardan yola çıkarak bu vb tümevarımlar çıkarmıştır bilincinde…

Mağazada müdire hanım ve köle dışında bir de bayan çalışmaktadır. O bayanda 20li yaşlarda mas mavi gözleri olan 170 boylarında 50 55 kilolarda sarışın, beyaz tenli, altın karamel rengi benzeri dalgalı beline kadar uzun saçları olan, hani tabiri caizse bir insanın eliyle birkaç defa sarıp çekebileceği kadar sağlıklı, gür ve hacimli saçlara sahip bir genç hanım. Üzerinde beyaz tonlarında dar kesim kısa gömlek veya kimi günlerde de düz basic bir bluz, altında kimi zaman düz kesim kimi zaman bacakları saran kimi zaman ayak bileklerine kadar uzanan son derece seksi ve düzgün bacaklarını ortaya çıkaran bir pantolon. Ayakkabı olarak da çoğunlukla düz babet arada topuklu. Bu genç hanımın çamaşır tercihleri de müdire hanımla benzerlikler göstermekte ancak alt çamaşırı olarak o pantolon giydiği için tangamı tercih etmiş yoksa birbirinden neşeli hatta kimi zaman “Hello kittiy” li yada başka karekterli kilotlarmı giymiş hayal kurmaya gerek kalmadan kendini belli eder. Çünkü özellikle mağazaya gelen ziyaretçilere giyinmelerinde yardımcı olmaya çalıştığında anatomik olarak sakral ile gluteal arası yani bilinen adıyla kuyruk sokumu denen yerde kilodunun gözükmesi hem seksi bir görünüş hemde köle gözünde farklı bir haz yaratıyor. Bu genç hanım özellikle bağcıklı bir ayakkabının bağcıklarını geçirirken izlemek bir el fetişi için bulunmaz bir nimet. Öyle ki o narin incecik elleri kimi zaman kırılan tırnakları ap ayı bir estetik barındırıyor. Ellerine ve tırnaklarına çok fazla bakım yapamıyor belliki ama o doğallığı görülmeye değer. Hele ki Efendisi o tırnakları bir kontrol etse de kırılan her bir tırnak için ojesi çıkmaya yüz tutmuş her bir nokta için ayrı ayrı ceza verse ve o cezayı verirken ellerini izlese yine de ceza vermek için bir bahane bulmaktan kendini alamaz…
Bu arada köleye gelecek olursak. 180 boylarında 80 kg da ömrünün büyük bir bölümünü fitness salonlarında geçirmiş, yüzme, aikido gibi spor dallarıyla uğraşmış, yeşil gözlü acık kumral beyaz tenli ve yine üniforma olarak siyah pantolon beyaz dar kesim bir gömlek. Vücut ne tam bir maskuler ne de tam bir feminel tam ortadaki o tatlı sert halinde.

Hemen her yerde bu tür fiziksel özellikleri ya da giyimleri olan insanlarla karşılaşmak mümkün. Hatta avmnin içindeki diğer komşu mağazalarda da bu özelliklere haiz hanımlar elbetteki var ancak bu mağazanın birkaç özelliği özellikle bu markanın bir hizmetkarı olmayı hak edecek cinsten. Öncelikle bu mağazanın deri ağırlıklı olduğunu belirtelim. Gerek fantezi gerek gündelik olarak yaklaşık onbeş çeşit ayakkabı sunan bu mağazada bir bayanın ihtiyaç duyabileceği her türlü çanta, cüzdan, kemer, eldiven, ceket etek; deri olan akla gelen ne varsa bulunabilecek bir ürün yelpazesine sahip. Tabi erkekler içinde ihtiyaç olan birçok ürün buradan tedarik edilebilir. Hal böyle olunca kölemiz baktığı her yerden rahatlıkla fetiş ve BDSM e bağlı benzetmeler yapabilmekte. Örneğin şu ara revaçta olan sadece parmakları kapatan öyleki avuç içi ve ellerin üst kısımlarını açık bırakan eldivenler. Bu eldivenleri ilk kez gördüğünde kölemiz içinden “-Keşke bu eldivenler bir kırbaçla birleşseydi ve mağaza müdiremiz hem genç bayan a yani Berrak’a hem de bana gelen yeni ürünleri kolilerden çıkarırken kırbaçlayarak emir verseydi” diye geçirmeden edememiştir. Mağaza içinde devamlı olarak bir temizlik toz alma vs gibi durumlar her an yapılamaz ancak her an temiz olmak zorundadır. Bu yüzden mağaza açıldığında ilk iş tüm ayakkabıların tozunu almak, camları silmek, yerleri paspaslamak gibi çoğu kişiye angarya gelen ama hizmet seven bir kölenin zevkle yapacağı işlerdir.

Kölemiz düş dünyasına doğru yolculuğuna çıkar. Mağaza açılır müdire hanım komşu mağazalardaki diğer mağaza yöneticileriyle sohbet ederken aciz köleler her bir mağazada kendilerine biçilen görev gereği koşuşturmaya başlar her şey saat 10 da avmin açılışına kadar bitmek zorundadır. bir yanda cam silenler bir yanda mağazadaki teşhir ürünlerinin tozunu alanlar, yerleri silenler, kasa açılışı yapanlar, kılık kıyafetlerini düzeltenler, tam bir mıntıka temizliği ve mağaza yöneticileri için teftiş zamanı. Müdire hanım Mağaza kapısından içeri girdiğinde Kölemiz ve Berrak hazır ol vaziyetindedirler. Müdire hanımın önce topuk sesleri kölenin dikkatini çeker. Daha önce duymadığı farklı bir ayakkabı giymiştir bugün müdire hanım. Çünkü sesi bu zamana kadar giydiklerinden farklıdır! O kadar uğraşmasına rağmen alabildiği tek koku yeni ayakkabı kokusudur. Bugün daha önceki günlerde giymediği muhtemelen bu sabah kutusundan çıkarttığı daha önce kullanılmamış bir ayakkabıdır. Ayak sesleri tam olarak Berrakla köle arasında durmaktadır. Müdire hanım elinde ucu üçken biçimli ince derilerden sık bir bicimde örülmüş sap kısmında küçük parlak bir taş olan bileğini geçirebileceği bir bilekliği olan yaklaşık olarak 50 55 cm uzunluğunda bir at kırbacıyla Berrak ve kölemizi huzurunda başları öne eğik elleri omuzlarıyla tam 90derecelik açıyla tırnak ve el temizliği kontrolü için avuçlar yere bakacak şekilde durmaktadır. Müdire hanım önce Berrak’ın sol elinin üzerine kırbacı vurur. Çünkü Berrak daha önceki uyarılara aldırış etmemiş ve Müdire hanımı kızdırmıştır.

Halbuki emir son derece açık ve netti. “-O TIRNAKLAR DÜZELTİLİP OJELENECEK” Ah berrak ne vardı müdire hanımı kızdırıp da o bembeyaz ellerinin üzerine verevine kamçı yiyerek kamçının şemalini eline nakşedecek. Berrak “-Özür dilerim Efendim tırnaklarımı uzatamıyorum, uzattığım da çok çabuk kırılıyor, iş gereği de tırnaklarım sağa sola çok sürttüğü için ojelerde çabuk deforme ol…” Müdire hanım”-KES SANA KONUSABİLİRSİN DEMEDİM. HENÜZ YENİSİN O YÜZDEN BUGÜNLÜK SENİ AFFEDİYORUM ANCAK BİRDAHA İZİN VERMEDEN KONUŞURSAN OZAMAN KIRBACI SADECE ELLERİNİN ÜZERİNE VURMAKLA KALMAM” “-AVUÇLARI GÖREYİM” Derhal müdire hanımın emri yerine getirilir ve bu defa avuçlar yukarda el temizliğimiz kontrol altındadır. o da ne köle okadar dikkat ettiği halde ayakkabı boyalarından birinin paketten çıkarken kırıldığı için tüm kutulara boya bulaşmış sağlam boya kutularını temizlerken elinde bir parça boya kalmış. Nasıl dikkatinden kaçmış? Müdire hanım”-BU NE? Köle “-Şey Efendim ben ayakka….” Şak boya olan ele bir kırbaç Müdire Hanım “BEN AZ ÖNCE BERRAK’A NEDEN KIZDIM” kölemiz cevap veremez oysaki neden kızdığı gayet nettir. Emirler açık bir dünya markasını özellikle de çoğunluğu estetik sahibi olan hanım Efendilere sunuyoruz herşey kusursuz olmalı bu bağlamda salkım saçaklık bir yana en ufak bir simetri problemi bile olmamalıdır. Müdire hanım “HADİ BERRAK YENİ YA SEN? SABAH SABAH BENİM SABRIMI MI SINIYORSUNUZ? –BU BASİT BİR HATA DEĞİL ÇÜNKÜ BİZLER EN ESTETİK EN İYİ HİZMETİ VEREBİLEN KİMSELER OLMALIYIZ BURAYA NE EFENDİLER NE SAHİBELER GELİYOR. BURADA AYAKKABI DEĞİL ASLINDA VAKTİYLE CANLI OLANLAR SATILIYOR CANIMI SIKMAYIN SİZİDE BİCİMLENDİRİR ACİZ BEDENLERİNİZİ SATARIM. BU DİSİPSİZLİĞİN CEZASI NEDİR?” Her bir el için on ar kırbaç Kölemiz Berrak in kızaran eline tüm gün bakmayı hayal ederken bütün gün avuçları kıpkırmızı ve yanarak dolaşacak. Ancak kıpkırmızı şişmiş ellerle dolaşmaktansa bu acının azabını henüz yaşatmadan korkusundan ıstırap çektirmek ve tam mesai bitip eve dönerken çektirmek belki de müdire hanım için daha zevkli olacağından ceza ertelenir.

Ancak henüz teftiş bitmedi bakalım başka cezai işlem gerektirecek ne tür aksaklıklar var o da ne öyle açılışa bu kadar kala bu hata nasıl yapılır?

 
Gönderildi : 21 Kasım 2016 19:56
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL