Kendimizden Uzaklaşma ...
İnsanların bizimle ilgili ne düşündüğüne odaklandıkça kendimizden uzaklaşıyoruz. Bir insan seninle ilgili ne düşünmek istiyorsa onu düşünecek ve o düşünceye göre bir sen yaratacak zihninde. Bunu kontrol etmenin yolu yok. Şunu hatırla hiç birşey düşündüğümüz gibi olmayabilir. Dolayısıyla başkalarının seninle ilgili ne düşündüğü sadece onu bağlar. Düşündüğü gibi hisseder insan. Seni sevmiyorsa bu zihninde senle ilgili bolca negatif, kendini sürekli dolduruşa getirecek düşünceler üretiyor demektir çünkü insan bir hisse sahip olduğunda onu haklı çıkaracak her türlü düşünceyi üretmek konusunda çok başarılıdır. Bırakın nasıl istiyorsa öyle düşünsün. Sen seni bil yeter. SEN ÇOK DEĞERLİSİN, HEP ÖYLEYDİN.
G. Üner
Direnme, güce teslim ol, onunla birlikte hareket et!
Harika bir paylaşım!
Sagliksiz ebeveynler ile birlikte olan çocuklar hep "elalem ne der" safsatasi ile büyür, gelişirler ve ergenlikle birlikte başlarlar başkalarının kendileri ile ilgili düşüncelerinin önemli olduğunu sanmaya. Arkadaşlarının gözünde önemli role sahip olabilmek için kendi duygu, düşünce ve zevklerinden ödün verirler örneğin. Sonra ilk yetişkinlik döneminde yöneticisinin gözünde idol olmak için bazen olmadığı bir birey gibi davranır bu çocuklar.
En büyük sorun ise kendi kendine kaldığı özel zamanlarda dahi, başkalarının düşüncelerine ters hissettikleri bazı duygularindan utanma ve saklama durumuna düşüp, hissettiklerinden ötürü kendilerini degersizlestiklerinde yaşanır bana kalırsa. Yoksa her toplumun belli kural ve olguları vardır buna uyumlu yaşamak kendini yoksaymak değildir.
Bu bağlamda aklıma takılan bir soru var, kişiler asagilanmak ve hor görülmekten zevk alabilirler ama bu özel hissettikleri Efendilerine karşı yasamalarini doğru bulduğum bir duygudur. Acaba bu asagilanmaktan keyif alan özellikle köle ruhlu arkadaşlar bu konuda ne düşünüyorlar? Yanı gündelik hayatlarinizda her dominant karaktere sahip kişinin sizi asagilamasina musade eder misiniz? Yoksa köle ruhunuzdan önce bir birey olduğunuzu kendinize kabul ettirmeyi basarabilenlerden misiniz?
Doğru kişiye itaat en büyük özgürlüktür.
Paylaştığım yazının konusu farklı olmakla birlikte, sanıyorum yeni bir tartışma konusuna da olanak sağlıyor.
Kamusal alanlarda, yani cafeler, alışveriş ortamları v.b. ya da iş ortamlarında bazen birini şu ya da bu şekilde azarlar veya bir başkası azarlarken izlerim, izlersiniz. Azarlananların bir kısmının azarlanma esnasında büyük utanç duyduklarını, bazılarının da utanç duyarken aynı zamanda gizliden gizliye haz aldıklarını fark edersiniz. Bu açık ortamda bir sub / slave karakteri farketmenin ilginç yollarından biridir.
Böyle bir durumda eğer ortam ve koşullar olanak sağlıyorsa o kişi ile özel olarak tanışma veya konuşma olanaklarını araştırmaya başlarsınız.
Konunun bir diğer ayağı da, kölenizi / itaatkarınızı açık ortamlarda azarlamak ve tepkilerini gözlemlemektir. Azarlamanın bir adım ötesi de, sözel ve davranışsal aşağılama olur. Bazılarının bundan aldığı haz inanılmaz boyutta.
Köle nitelikli arkadaşlarımızın bu konudaki düşüncelerini ben de merak ediyorum.
Direnme, güce teslim ol, onunla birlikte hareket et!
ahh şu önyargılar yok mu....o kişiler hakkında ki bütün negatif birikimler, zamanla yerini sağlamlaştırır ve uygun şartlarda gıybet dediğimiz ağızdan ağıza dolaşan kişiden habersiz bir çığ gibi büyüyen aslı tartışılır bilgi kirliliği ile beraber oluşumunu tamamlar......özellikle böylesi kaygan bir zeminde hunharca hükümler verilerek kulislerde infazına karar verilir.
kendinizden uzaklaştırma gayretidir bu.....dediğin gibi sen çok değerlisin, hep öyleydin meselesi, kişinin kendisini bilmesi ile ilgili....o nefret tohumları her zaman ekilecektir, özellikle sanal ortam, insan harcamaya çok çok elverişli bir yer.....duygular abartılı oluyor, pozitif bir etkileşimin en sağlıklı yolu sıcak temaslardan geçiyor.....konuşmak konuşmak konuşmak.
aşağılanmayı bir fetiş olarak görenlerdenim, azarlanmadan tek farkı köle kendisinden yüce birinin huzurunda ki o aşağılık psikolojisi.....bu psikoloji bence köle Efendi arasında ki o kurdukları özel bağ da yatar....ve sadece iki kişiyi bağlar.....sosyal ortamda, köleyi azarlamak, aşağılamak değildir....sadece normal bir insani tepkidir....kusurlu bir davranışa public oyunların ötesinde gösterilen bir uyarma biçimidir.....kölenin uyarılması sadece cinsellikle ilintili değildir, hazlarla ilgi değildir.....bence yani bu fikirler 😀
konu ile alakalımı bilmiyorum ama buraya iliştirmek istedim.....bir kaç köle ile yazıştım, şimdilerde uzaklaşmayı seçmiş hassas ruhlular....benimde böylesi bir buhrana girdiğim fena acıtan şeylerle uğraştım....birkaç gün önce yazdığım köle psikolojisi üzerine yazımı burdan paylaşmak isterim.
İtaatkar, içini kasıp kavuran dinmek bilmez arzuları,itaat etme güdüsü ve benim önceleri sıkça yaptığım kafasındaki olağanüstü imgelemeler ile içinden çıkamayacağı hatalara sürüklenebiliyor…..erdemin sabır olduğu, bdsm olgusunda bence itatkarın geçmesi gereken en önemli , en zor ders SABIR dır sanırım…. Bu anlamda , baskın karakterlerin ince eleyip sık dokuması, bu özveriyi, bu erdemi köleden beklemesinden kaynaklanıyor lakin kantarın topuzu kaçınca, köle taş olsa çatlar diyorum.
köle psikolojisinin, yıkıma müsait bir duygusallıkta olduğuna inananlardanım…derinlerinde o bağı kurduğuna inandığı birinin, vazgeçişi ile köle aşama aşama bir yıkıma doğru yelken açar…sancılarla dolu akli, kalbi acıları ilk aşamada derinden hissedip, o telaş, o heyecan, o panik dalgası ile derdini bir türlü anlatamaz…..anlattıkça da batar çoğu zaman…., bir çok dominantın düştüğü yanılgı, sahiplenilmenin, sahiplenmekten daha çok ihtiyaç duyulduğu bu tuhaf durumu pasif baskı olarak değerlendirmeleridir…..sonrasında ise pasif agresifliğe kadar gidecek bir öfke nöbetlerine girip, camiada elinde tuttuğu safi itaatine gölge düşürüyor…..köleliğin ikinci planda kaldığı bu duygu selinde, sadece insanlığına sarılmak istiyor….cılkı çıkıyor bütün kölelik betimlemelerinin ve nihayetinde bütün inandıkları yok oluyor.
İkinci aşamada, kölenin akıl sağlığı yerle bir olabiliyor, kendince, o koca yalnızlığında kurmacalar la sağlıklı fikirler üretemiyor….paranoyak-şizofreniye varacak kadar bir ruh bozukluğuna gidebiliyor….bu histeri girdabından kurtulmak adına güven ve saygı duyduğu insanlardan yardım eli dileniyor…..sırtlar çevrilince köleye, bir başına bunun üstesinden gelmeye çabalıyor…..çabaladıkça, boyluyor bataklığın dibini….hatalar sinsilesinin başladığı üçüncü aşamaya burada giriliyor işte.
konuştuğum bir çok köle de ve kendimde ( ayrıntılarıyla) bu kaosa şahit olmuşumdur…..kesin yaftayı yapıştırmak yerine, kölelerin oince psikolojisine çok çok vakıf olmalı gerektiğini düşünüyorum, çünkü o sadece inanmak istiyor …bu basitlikte bir beklentinin, bu karmaşaya yol açmasının faturası da her zaman itaatkarlara kesilmiştir yazık ki…
Köleyi ve psikolojisini iyi kavrayamayan, bencil ve sadece kendi çıkarını gözeten sözde Efendi'lerin psikolojisini ve hatta yaşamını darmadağın ettiği, kendisini toplaması uzun süren ve hatta kalıcı izleri yaşam boyu taşıyan itaatkar ve köleler gördüm.
Kullanmak değil, severek birlikte hareket etmek değerlidir.
Direnme, güce teslim ol, onunla birlikte hareket et!
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 1 Çevrimiçi
- 8,995 Üyeler